Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasından bazı satır başları şöyle:
“Biraz önce 4 farklı kategoride ödüllerini takdim ettiğimiz şirketlerimizin her birini kutluyor, ülkemize, milletimize ve ekonomimize yaptıkları katkılar için kendilerine şükranlarımı sunuyorum. Bu vesileyle bugün resmi açılışlarını yaptığımız güncel rakamla toplam 12 milyar lira kamu ile 30 milyar lira özel sektör yatırımlarının şehrimize hayırlı olmasını diliyorum.
Bursa’ya hizmet etmeyi milletimize şükran borcumuzu ödeme yanında ecdadın emanetine sahip çıkma misyonumuzun da bir gereği olarak görüyoruz. Gözden ırak olan, gönülden de uzak olur prensibince diğer şehirlerimiz gibi Bursa’ya sık sık geliyor, vatandaşlarımızla hasbihal ediyoruz.
Projelerimizi yerinde takip ederek, süratle neticelendirilmelerini sağlıyoruz. Gençlerimiz, kadınlarımız, çiftçilerimiz, işçilerimiz ve toplumumuzun diğer kesimleriyle yaptığımız buluşmalarla milletimizle olan gönül bağımızı daha da güçlendiriyoruz. Bu amaçla sadece bir yıl içerisinde Bursa’yı üç kez ziyaret ettik.
Türkiye’nin otomobili Togg’un üretim tesisini Bursa’mızın ve Türkiye’mizin hizmetin sunduk. Türk sanayisinin lokomotif şehri Bursa’nın marka değerini artıracak ekonomik potansiyelini harekete geçirecek her türlü projeyi destekledik.
Bu sene Cumhuriyeti’mizin 100’üncü kuruluş yıl dönümünü idrak edeceğiz. 29 Ekim 2023 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin inşallah ilk asrını tamamlayıp, ikinci asrına merhaba diyeceğiz. Birleşmiş Milletler üyesi 193 devletin çoğunun geçmişinin 50-60 yılı zor bulduğu denklemde 100 yıl elbette bir devlet için önemlidir. Güçlü bir birikim ve geleneği ifade eden bir zaman dilimidir. Sadece bu vasfıyla bile cumhuriyetimiz, dünyada farklı bir konuma sahiptir. Ancak Türkiye tarihi bir asra hapsedilemeyecek kadar köklü maziye, derin hafızaya, eşine az rastlanır zengin müktesebata sahip bir devlettir.
Bursa Sanayi ve Ticaret Oda’mız, 134 yıllık köklü geçmişiyle şehrimizin hafızası konumundadır. Odamız, 1,5 asra yaklaşan bu tarihi süreç içerisinde Osmanlı’nın dağılmasına, vatan topraklarının işgal edilmesine, yeni devletimiz Cumhuriyeti’mizin kuruluşuna, tek parti faşizminin millet iradesiyle yıkılışına, Menderes ve arkadaşlarının öncülüğünde demokrasiye geçişe, her on yılda bir tekrarlanan darbe ve vesayet girişimlerine, ülkemiz ekonomisinin 70 cente muhtaç olduğu kara günlere, sokaklarımızda terörün ve kargaşanın kol gezdiği yıllara, hasılı milletimizin yaşadığı tüm sıkıntılara, zorluklara, ekonomik ve siyasi çalkantılara bizzat şahitlik etmiştir.
Siyasi istikrarın tesisi, ekonomik büyüme aslından vazgeçilmezdir. Belirsizliğin hakim olduğu bir iklimde ne ekonomi de ne demokrasi gelişir. Hükümetlerin ortalama ömrünün 1,5 yılı bile bulmadığı bir siyasi atmosferde istikrardan bahsedilemez.
Son 20 yılda ülkemizin yazdığı başarı hikayesinin arka planında siyasette güven ve istikrar ortamının kalıcı şekilde sağlanmış olması vardır. Bu önemli kazanımı sayesinde ülkemiz, terör örgütlerinden uluslararası güçlere darbe girişimlerinden sokak eylemlerine kadar maruz kaldığı onca saldırıya rağmen her türlü badireyi atlatmayı bilmiştir.
Bugün dünya enerji ve gıda başta olmak üzere krizleri konuşurken biz ihracatta 254 milyar dolara ulaşmamızı konuşuyoruz. Artan iş gücüne rağmen 32 milyon sınırına yaklaşan istihdam oranlarını geçen yılın ilk üç çeyreğinde elde ettiğimiz yüzde 6,2’lik büyümeyi, turizmde 51 milyonu aşan turist sayımız ile 46 milyar doları bulan turizm gelirimizi, savunmadan enerjiye her alanda yakalanan tarihi başarıları konuşuyoruz.
Bölgemizde yaşanan sıcak çatışmalara rağmen Türkiye’nin yıldızı daha çok parlıyor. Bir dönem sadece krizlerle darbelerle gündeme gelen Türkiye, artık ekonomik büyümesiyle, diplomatik hamleleriyle kendinden söz ettiriyor. Ülkemizin küresel siyasetteki özgül ağırlığı, yaşanan her hadiseyle birlikte daha da artıyor. Türkiye bu başarıyla yalnızca bölgesine değil, aynı zamanda Afrika’dan Asya’ya tüm mazlum milletlere de ilham kaynağı oluyor.
Ülkemizi 20 yıl gibi kısa sürede böyle bir dönüşümün baş aktörü yaptığımız için hükümet olarak biz de iftihar ediyoruz. İnşallah Türkiye Yüzyılı’mızı inşa edene kadar mücadelemizi sürdürecek. Evlatlarımıza çok daha müreffeh bir ülke emanet edeceğiz. Yapmak, imar ve ihya etmek zor. Yıkmak, yok etmek daima kolay olandır.
Türkiye’nin son 20 yılda en büyük başarıyı elde ettiği savunma sanayi alanında kopartılan fırtınayı eminim sizler de takip ediyorsunuz. Daha sandıktan bile çıkmadan ülkemizin gurur kaynağı olan projelerini dillerine dolamaya başladılar. Hiçbir hakikat payı olmayan ithamlarla milyarlarca dolar ihracat yapan firmalarımızı itibarsızlaştırmaya kalktılar. Attıkları yalanın altında ezilince de mertçe çıkıp özür dilemek yerine masanın diğer ortakları gibi başkalarını suçlama yoluna gittiler.
İHA ve SİHA konusu aslında Altılı Masa’nın ülkemizin stratejik yatırımlarına yönelik hazımsızlığının ilk değil en son örneğidir. Yatırım ve eser düşmanlığında ilk sırada masanın büyük ortağı vardır. Milletle gönül bağını tamamen kopartmış olan bu ortak şimdiye kadar havalimanlarımız, şehir hastanelerimiz, enerji tesislerimiz, köprülerimiz, teknoloji şirketlerimiz dahil pek çok yatırımımızı doğrudan hedef aldı.
Yıkım masasının son dönemde bürokrasiden savunmaya, ekonomiden güvenliğe kadar farklı alanlarda tehdit dozunu sürekli artırmasında bu sessizliğin önemli payı olduğunu düşünüyorum. Önümüzdeki seçimler, bu konuda da bir dönüm noktası olacaktır. Sükutun yerini inşallah çok güçlü bir tepki alacaktır. İş dünyamızı fütursuzca tehdit edenlere, Türk ekonomisini kötüleyenlere, sermaye düşmanlığı yapanlara hak ettiği cevabı sandıkta vereceğiz.”
Hibya Haber Ajansı